Gösterişli Hiçlik

Bilmiyorum sana da oluyor mu ama ben artık dışarıda bir yerlere gitmek istemiyorum. Ne bir kafeye oturmak, ne de bir restoranda yemek yemek beni mutlu ediyor. Aksine, bir yere gittiğimde kendimi sıkışmış, yabancı ve hatta zaman zaman iğrenmiş hissediyorum.

Yeni Türkiye’nin bu gösterişli yüzü.. ışıltılı tabakları, abartılmış hizmet anlayışı, sırf fotoğraf çekilsin diye tasarlanmış cafeleri ve restoranları beni çok yoruyor. Her şey fazla… Her şey sahte… Ve her şey, göstermek için var. Yemek yemek bir ihtiyaç olmaktan çıkmış, adeta bir vitrin yarışına dönüşmüş. Herkes bir şeyin peşinde ama o şeyin ne olduğunu kimse bilmiyor gibi. Belki de sadece “geride kalmama” duygusu… Belki de sırf paylaşmak zorunda hissettikleri bir “an” yaratma çabası.

Ben artık bu oyunun bir parçası olmak istemiyorum. Dışarıda sosyalleşmek bir zorunluluk gibi sunuluyor. Evde kalmak, sakin olmak, kendinle kalmak neredeyse ayıplanan bir şey haline geldi. Herkes dışarıda, herkes meşgul, herkes “çok yoğun” ama kimse gerçekten iyi değil. Kimse gerçek değil.

Bana göre yemek dediğin şeyin bir ruhu olmalı. İnsan içini ısıtan bir çorba gibi olmalı mesela; içinde samimiyet olmalı, paylaşım olmalı, doğal bir şey olmalı. Ama artık sadece “şekil” önemli. İnsan sıcaklığı değil, tabaktaki ışıltı konuşuluyor.

Bu dünyada kendi yerimi arıyorum. Gösterişe tokum. Sadece gerçek olana ihtiyacım var. Belki daha az ama daha sahici, belki daha sade ama daha huzurlu…

Sen de bazen böyle hissediyor musun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir