Hayat bazen kendi seçimlerimizden çok, başkalarının kararları ya da mecburiyetlerin gölgesinde şekilleniyor. Her şeyin kontrolümde olmadığı anlar çoğalınca, içimde bir sıkışma hissi beliriyor. Kendi tercihlerimle inşa etmek istediğim hayat, bir anda başkalarının kararlarının sonuçlarını taşımam gereken bir sahneye dönüşüyor.
Bunlar benim seçmediğim yollar. Ama o yolların yorgunluğunu, sonucunu, hatta bazen yükünü taşımak zorunda kalıyorum. Bu his, zaman zaman beni aşağı çekiyor. Sanki ne yaparsam yapayım, kendi merkezime dönemeyecekmişim gibi… Oysa biliyorum ki, hayatta kalmak yetmez; yaşamak da gerekir.
İşte bu yüzden, elimden geleni yapıyorum. Küçük de olsa her gün bir şeylere tutunmaya çalışıyorum. Yaşam sevincimi korumak, motivasyonumu diri tutmak için çabalıyorum. Çünkü en çok da kendime borçluyum: Kendime iyi bakmak, içimdeki sesi susturmamak…
Bazen bu çaba yorucu oluyor, evet. Ama her “yeniden deneme” bir umut taşıyor içinde. Ve belki de gerçek özgürlük, kontrol edemediklerimize rağmen iç dünyamızı koruyabilmekte saklıdır.
Yalnız değilsiniz…
Herkes bir şeylerle uğraşıyor;
Kimisi yüksek sesle konuşuyor,
Kimisi sessizce içinde savaşıyor.